Çocuklar İçin Felsefe (Philosophy for Children) kavramı, 1970’li yıllarda Amerikalı Profesör Matthew Lipman tarafından ortaya çıkarılmış bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, zaman içerisinde daha da geliştirilerek bir program halini almıştır. Günümüzde ise birçok ülkede uygulanmaktadır.
Programın amacı; çocukların düşünme becerilerini geliştirmek, farklı bakış açılarından bakabilme, önemli kavramları keşfetme ve yorumlama, tartışma becerilerini geliştirme ve kendini ifade edebilme, dinlemeyi öğrenme, farklı fikirlere saygı duyma gibi kavramları geliştirmelerine olanak sağlamaktır.
Yaş Aralığı: 12-15 Yaş
Süre: 8 Hafta / Haftada 1 gün / Cuma
Saat: 20.00 / Bir Ders Saati 60 dk.
Kontenjan: 6-10 Kişi
Toplam Ücreti: 300 TL (8 Hafta)
Kayıt olmak için lütfen aşağıdaki formu doldurunuz.
ATÖLYE HAKKINDA
Çocuklar bir uyaran (animasyon, hikâye, resim, nesne, müzik) etrafında toplanır ve bu uyaran karşısında diyalog kurmaya yönlendirilir. Çocuklar bu uyaran hakkında sorular sorar ve tartışırlar. Burada önemli olan cevaplar değil, sorulardır. Amaç, çocukların daha çok düşünebilecekleri ve farklı fikirler ile kendilerini ifade edebilecekleri bir zemin oluşturmak, eğlenceli ve düşündürücü bir uyaran ile düşünme becerilerini geliştirmelerine olanak sağlamaktır. Eğitmen, tartışmayı takip eder ve zaman zaman sorular sorarak tartışmayı şekillendirir. Çocuklar İçin Felsefe programında amaç çocuklara felsefe dersi vermek değildir.
Eğitmenin sınıftaki rolü, gerekli noktalarda çocukları yönlendirerek, kendilerini rahatça ifade edebilecekleri, düşünme fırsatı bulabilecekleri bir ortam oluşturmaktır.
1.Hafta: SORUMLULUK
“Kendimize karşı sorumluluklarımız nelerdir? Sorumlu davranmak bize ne kazandırır? Sorumluluk neden önemlidir? Sorumluluk duygusu küçük yaşta eğitimle kazanılır. Alışkanlık haline gelerek karakter özelliğine dönüşür. Sorumluluk, kişinin kendine ve başkalarına karşı yerine getirmesi beklenen yükümlülükleri zamanında yerine getirme erdemidir.” Nuran Direk
Bu hafta çocuklarla “Sorumluluk” kavramı üzerine diyalog kuracağız. Cervantes’in “Don Kişot” romanından aldığımız ilhamla, mücadele etmenin önemi hakkında konuşup, fikirler üreteceğiz. Kötülük ve haksızlıklara karşı kendini sorumlu hisseden ve tek başına büyük bir mücadele örneği ortaya koyan Don Kişot’un bize aktardıklarını analiz edeceğiz.
2.Hafta: ÖLÇÜLÜLÜK
“Altın orta” hakkında ne biliyoruz? Eylemlerimizin ya da kararlarımızın ölçülü olup olmadığına nasıl karar verebiliriz? Ölçüsüzlüğün ölçüsü var mıdır? İnsan iyiyi severken de; doğru bir işi yaparken de pekâlâ aşırılığa düşebilir. Tanrı’nın dediği de budur: Gereğinden fazla uslu olmayın, uslu olmanın da bir haddi vardır.
Montaigne
Bu haftaki konumuz “Ölçülülük” Bu kavramı tanımak ve tanımlamak için Fransız şair ve yazar La Fontaine’in “Aşırı Gitmek Yok” şiiri ile derse başlıyoruz. Ölçülülük hakkında neler bildiğimizi sorguluyor, düşünce baloncukları oluşturuyoruz. Ölçülü olmak ve ölçüsüz olmak tanımlarını kavramaya çalışıyor, konu hakkında merak ettiklerimizi öğrenmek ve üzerinde çalışabilmek için kendi sorularımızı yazıyor, soru sepetine atıyoruz. Ürettiğimiz soruların yanıtlarını hep beraber arıyor, sokratik diyaloğa geçiyoruz. Şiir ve deney pratiklerinin uyaran olarak kullanıldığı bu hafta da minik filozoflarla ölçülülük erdemini öğreniyoruz.
3.Hafta: ÖZGÜRLÜK
“Dünyada olup biten şeylerin bir bölümü elimizdedir. Bir bölümü elimizde değildir. Elimizde olanlar düşüncelerimiz, yaşayışlarımız, isteklerimiz, öğrenmelerimiz; bir kelimeyle bütün davranışlarımızdır. Elimizde olmayanlar; mal şöhret, yüksek görev gibi şeylerdir. Hayatında olup biten şeylerin, dilediğin şekilde olmasını isteme. Nasıl oluyorsa öyle olmasını iste. Böylece her zaman mutlu olursun.” demiş Yunan stoacı filozof Epiktetos.
Peki, özgür olmak elimizde midir? İnsan özgürlüğünün engelleri nelerdir? Eylem özgürlüğü mü düşünce özgürlüğü mü daha önemlidir? Özgürlük hakkında ne biliyoruz? Resim, öykü ve animasyonların uyaran olarak kullanıldığı bu hafta da “Özgürlük” kavramı üzerine sokratik diyalog kuruyor, sorularımıza yanıtlar arıyor, fikirler üretiyoruz.
4.Hafta: ADALET VE EŞİTLİK
“İnsanın kendi doğum gününde pastadan herkesin yediğinden daha büyük bir parça alması adil midir? Ya da en iyi arkadaşına pastadan daha büyük bir dilim verince, diğerlerine haksızlık yapmış olur musun? Belki de, büyükler iri dilimler, küçükler minik dilimler almalı! Off, bölüşmek gerçekten çok karmaşık! Yaptığımız doğru mu, yanlış mı, nereden bileceğiz?..” Brigitte Labbé
Bu hafta çocuklarla Adalet ve Eşitlik kavramları üzerine diyalog kuracağız. Adil olmanın ne demek olduğunu açıklamaya çalışacak, adalet ve eşitlik kavramı arasındaki farklar üzerine imajinasyon yapacağız. Görsellerin ve öykülerin uyaran olarak kullanıldığı bu hafta da, “Adalet nedir? Adalet ve Eşitlik aynı şey midir? Bu iki kavram arasında ne tür farklar bulunur? Adil olmak her zaman mümkün müdür? Eşitlik nedir? Bir haksızlık ile karşı karşıya kaldığımızda nasıl tepki veriyoruz? Adalet ve Eşitlik hangi kavramlarla ilişkilidir? Ana başlıkları çerçevesinde sokratik diyalog kuracağız.
5.Hafta: BEDEN VE AKIL
“Akıl büyülüdür, ona dünyanın kapılarını açmamızdan hoşlanır. Öykülere, şiirlere, müziklere,sohbetlere açtır; iyi beslenmek ister. Ancak, aklın çalışabilmesi için de, bedenin iyi işlemesi gerekir. İnsan bedeni, her zaman aklından izler taşır. Bir parça akılla, bir beden güzelleşebilir. Ama,bedenimize bakmayı bildiğimiz kadar, aklımıza bakmanın yollarını da biliyor muyuz?” Brigitte Labbé
Bu hafta çocuklarla “Beden ve Akıl” kavramını felsefi bir formda sorguluyor olacağız. Biliyor olduklarımız, bildiğimizi sandıklarımız, doğru bildiklerimiz, yanlış bildiklerimiz hatta belki de hiç bilmediklerimiz. Tüm bu karmaşa içerisinde, bu zorlu labirentte felsefenin yolumuza tuttuğu ışıktan bir parça faydalanarak, hayal dünyamızın kilitli kapılarını aralıyoruz. “Zeka nedir? Onu sadece mekanik bir kavram olarak mı görmeliyiz? Neden zeki olan her insan başarılı olamaz? Başarılı olmak ne demektir? Akıl ile zeka aynı şey midir? Beden ve akıl arasında nasıl bir ilişki vardır? “ ana başlıkları etrafında sokratik diyaloğa başlayacağız ve özgürce kendimizi ifade edip, fikirler üreteceğiz. Animasyon ve hikâyelerin uyaran olarak kullanıldığı bu hafta da, sorular soruyor, yanıtlar arıyor olacağız.
6.Hafta: BEN VE BAŞKALARI
“İnsan, dünyaya geldiği anda, bir ülkenin, bir bölgenin, bir şehrin, bir mahallenin, bir sokağın, bir apartmanın, bir ailenin yani “biz” in bir parçasıdır. Bir insan doğduğunda, başkaları çoktan oradadır: Hiç kimse boşluğun ortasına balıklama atlamaz. Her zaman bir kültürün içine, başkalarının arasına doğarız ve başkalarıyla birlikte, başkaları sayesinde insan oluruz…” Brigitte Labbé
Bu hafta çocuklarla “İnsan Olmak” kavramı üzerine tartışıyor, insan olmanın ne demek olduğunu, bizlere neyi ifade ettiğini ve neyi ifade etmesi gerektiğini sorguluyoruz. Derin felsefi sorulara doğru ilerliyor, düşünce balonları oluşturuyoruz. İnsanın evrendeki yeri, insanın değeri, seçimleri, hayalleri ve istekleri. Kısacası kendisi ile bütünleştirdiği her şey. Özellik olarak nitelendirdiği kavramlar. Bütün bu unsurların bir madeni para gibi öteki yüzünü görmek istiyor, gerçekleri yansımalarından ayırma çabası ile ele alıyoruz.
“İnsan niçin değerlidir? Değerler düşüncemizde mi, yoksa nesnelerde midir? İnsanca davranmak ne demektir? Değersiz insan var mıdır? Benmerkezci düşünme nedir? Mükemmel insan diye bir şey var mıdır? Kendimizi nasıl tanımlıyoruz?” sorularının dersin akışını belirlediği bu hafta da, görseller ve animasyonları uyaran olarak kullanıyor, tartışıyor, yeni ve parlak fikirler üretiyoruz.
7.Hafta : OLMAK VE SAHİP OLMAK
“Kim bütün hayatı boyunca tek bir karakter özelliğini seçebilir ki? Bugün hayalperest ya da dikkatli, sinirli ya da düzenli olduğumuzu düşünebiliriz. Peki ya gelecek yıl? Ya da 30 yıl sonra? Hiçbir insan, bir kalemin hep mavi olması ya da bir sandalyenin hep ahşap olması gibi, her zaman cesur, korkak,dürüst, cömert, kibar, kötü, asabi ya da sakin değildir.” Brigitte Labbé
Her insan her zaman değişebilme potansiyeline sahipken neden sürekli kendimizi ve başkalarını değeri olmayan niteliklerle etiketleriz? Bir şeye sahip olma tercihini yaparken bir şey olmayı da mı seçeriz? Sahip olduğumuzu sandığımız şeylere gerçekten sahip miyiz? Olmak kelimesinden ne anlıyoruz? Özgür seçimler yapabilen bir kişi aynı zamanda neyi gerçekleştirmiş olur? Kendini tanımak, var olmak, karakter, kişilik, roller ve bilinç kelimelerinin birbiriyle ilişkisini nasıl açıklarız? Bu hafta çocuklarla yapacağımız felsefi diyalogda yukarıdaki sorular ile ilerliyor, soru sepetinden seçtiğimiz soruları yanıtlıyor, kendi sorularımızı üretiyoruz. Nezaket, Neşe, Uyum ve Cesaret gruplarına ayrılıyor, birlik fikrini deneyimliyor, uyaran olarak kullanılan görsel ve bilgelerin sözlerini yorumluyoruz.
8.Hafta : CESARET
Kaf Dağı’nın Tepesindeki Kuş “Anka”
Yunan mitolojisine göre öldükten sonra küllerinden doğan harika bir kuştur Anka. Çocuklar gizemli bir dünyanın kapılarından içeri giriyor. Anka Kuşu’nun öyküsü, çocukları “inanmak” ve “cesaret” kavramlarını sorgulamaya itiyor. Cesaret kişiyi güçlü kılar mı? Nasıl? Her zaman çaba göstermek mi gerekir? Öykü ve animasyonların uyaran olarak kullanıldığı bu bölümde çocuklar bu kavramlar üzerine düşünüyor ve diyalog kuruyor.