(354 – 430)
Bugünkü Cezayir topraklarının sınırları içerisinde kalan Hippo kentinde doğdu. Babası pagan, annesi hristiyandı. Gençliğinde hristiyanlığa hiç yüz vermemiş ve Cicero dahil çok sayıda düşünürün eserlerini okumuştur. Maddenin kötü, ruhun iyi olduğu özünü veren maniciliği benimsemiş, sonra bir septik olmuş, Platon’u ve Yeni Platonculuğu Plotinus’un eserlerinden incelemiş ve nihayet 32 yaşında hristiyanlığa dönmüştür. Düşüncesi Ortaçağ Hıristiyan Felsefesinin çıkış noktası ve temelidir. Bütün düşünceleri iki konu üzerinde toplanır : Tanrı ve ruh. İkisi ve ikisi arasındaki ilişki dışında kalan konuların başlı başına bir değeri yoktur. Sadece insanı kibre vardırır.
Şüphe edilemez bir takım doğrulara sahibiz ve bu geniş anlamıyla zaman dışı bir mutlak doğrunun olduğu anlamına gelir. Matematiğin ya da mantığın zaman dışı doğrularını tanrının varlığını düşünmeden elde edemeyiz.
Augustinus’a göre insan yalnız kendi iradesini kullanarak, Tanrı’dan bağımsız olarak kurtuluşa erişemez. Tanrının merhametine ihtiyacı vardır. ‘Düşüş’ten sonra Tanrının, insanlığı seçilmişler ve lanetlenmişler olarak ikiye böldüğüne inanmıştır. Bir daha tekrarlanmayacak olaylardan kurulu bu tarih bilincini ortaya koyan Augustinus bu açıdan tarih felsefesinin kurucusu da sayılmaktadır. En çok ilgi gören eseri kendi hayatını anlattığı “İtiraflarım”dır.
Augustinus, Roma İmparatorluğu’nun çöküş döneminde yaşadı.. Germen kabileler Roma’nın Kuzey Avrupa’daki egemenliğine son verdiler ve İrlanda hariç diğer bölgeleri barbarlaştırdılar. 7. ve 8. yy’da İslam İmparatorluğu, felsefede, matematikte, gökbilimde ve tıpta büyük ilerlemeler gerçekleştirdi. Antik kültüre ait eserleri muhafaza edip Arapçaya çevirilerini yaptılar.