Daha iyi bir dünyaya inanarak ve onu hayal ederek cesurca kaleme alınmış ütopyalar, savaşların, kişisel ve toplumsal yıkımların, demografik baskının, amansız rekabetin, yeryüzünü çılgınca saran tüketim tutkusunun, yozlaşan insani değerlerin yol açtığı kozmik umutsuzluğun karşısına umudu, barışı ve sevecenliği koyar. Ütopyalar listesi, genel olarak tarih boyunca en çok okunan ve en çok yasaklanan eserleri içerir. Kimi zaman rönesanslara başlangıçlık eder, kimi zaman da çağın tüm sorunlarına karşı farklı bir dünyanın mümkün olabileceğine inanmamızı ister. Biz de sizler için eskimeyen, yol göstermeye devam eden, insanca yaşama ve uygarlığa ait değerlere işaret eden en önemli eserlerin bir listesini hazırladık. İyi okumalar.
1. Devlet, Platon, MÖ 360-380
Devlet Sokrates’in sağlıklı ve mutlu bir toplum hayatı için düşündüğü devlet modelini anlatır. Günümüzdeki devlet felsefesi üzerinde temel kaynaklardan biri olması açısından önemlidir. Aynı zamanda mutluluk felsefesi üzerine yazılmış bir metindir. Eser Platon tarafından yazılmıştır. Fakat eserde Platon’un hocası olan Socrates’in konuşmaları yer almaktadır.
2. Lykurgos’un Hayatı, Plutarkhos, 1. yüzyıl
3. El Medinetü’l Fazıla, Fârâbi, 10. yüzyıl
El Medinetü’l Fazıla, Farabi’nin ideal devleti çözümlediği kitabıdır. Kitapta bir başkanın erdemlerini sayar. Farabi’ye göre, başkanlık edecek kişide su erdemler bulunmalıdır: Organları tam olmalıdır, anlayışlı olmalıdır, belleği güçlü olmalıdır, akıllı ve ince görüşlü olmalıdır, güzel konuşmalıdır, öğrenmeye gönüllü olmalıdır; yiyeceğe-içeceğe ve eğlenceye tutkun olmamalıdır, doğruluğu sevmeli, yalancılıktan kaçınmalıdır. Nefsini yüksek tutmalı ve kendisinden kuşkulandıracak şeylerden çekinmelidir, dindar olmalı ve dünyevi kaygılarda gözü bulunmamalıdır, adaletli olmalı ve kötülük yapmaktan çekinmelidir, işinde arzulu olmalıdır.
4. Hay Bin Yakzan, İbn Tufeyl, 12. yüzyıl
9.yüzyılda Yunancadan Arapçaya çevrilen “Salaman ve Absal” öyküsü, başta İbn Sina’nın “Hay bin Yakzan’ı olmak üzere, birçok İslam düşünürünün yapıtlarına kaynaklık etti. Genellikle alegorik öyküler ya da öykümsü anlatılar olan bu yapıtlardan sadece biri, roman boyutlarına ulaştı: 12. yüzyılda Endülüslü İşraki düşünür İbn Tufeyl’in yazdığı “Hay bin Yakzan” ya da “Esrarü’l-Hikmeti’l-Meşrikiye”. Bu ilk “felsefi roman” ve ilk “robinsonad”, 14. yüzyıldan başlayarak bellibaşlı Avrupa dillerine çevrildi; Defoe, Bacon, Spinoza ve More gibi pek çok düşünür ve sanatçı üzerinde etkili oldu. Üzerindeki “Hay bin Yakzan” etkileri özel çalışmalara konu olan “Robinson Crusoe” defalarca Türkçe’ye çevrildiği halde, “Hay bin Yakzan, dilimize kazandırılmak için 1923 yılını, kitaplaşabilmek için de 1985 yılını bekleyecekti.
5. Utopia, Thomas More, 1516
Ütopya, İlk olarak hayata atılan her samimi insanın kendi kendine yöneltmesi gereken sorulara yanıtlar önerir. Kapitalizmin ilk dönemlerinde İngiltere’de ya da son dönemlerinde Amerika’da yaşıyor olmanız durumunu değiştirmez. Yeter ki para çılgınlığının ve çılgın bir otoritenin belirleyici olduğu bir toplumda yaşayın. Kendi kendinize düşünmelisiniz: Onurlu bir insan olarak güce susamış insanlardan oluşan bu toplumda ne yapabilirim? Hedefime ulaşabilmek için hangi kötülükleri görmezden gelmem gerekecek? Yaptığım kötülüğün, kendi iyilik potansiyelimin önüne geçmesini nasıl engellerim? Ütopya ikinci olarak ise aynı ölçüde ikircikli olan soruları gündeme getirir: “Bir toplum herkesin çıkarına olacak şekilde örgütlenebilir mi? Yalnızca bir avuç insanın hırsını, iştahını ve arzusunu doyurmayı amaçlamayan bir toplum düzeni olabilir mi?
6. Gargantua, François Rabelais, 1532
Rönesans’ın başlangıcını müjdeleyen yazarlardan biri olan François Rabelais, baba-oğul iki dev olan Gargantua ve Pantragruel’in maceralarını anlattığı beş ciltlik eseriyle Fransız ve dünya edebiyatına damgasını vurmuştur. Gargantua, bu külliyatın en bilindik eseridir. Obur dev Gargantua’nın hayatını doğumundan başlayarak anlatan bu roman, realizmi fanteziyle, Rönesans bilgeliğini müstehcen esprilerle buluşturuyor ve okurların dünyaya farklı bir açıdan bakmalarını sağlıyor. Rabelais’nin ironi ve mizahla ördüğü kitap, yer yer destansı diliyle dönemin dini, eğitimsel ve askeri uygulamalarını tiye alıyor. Bunu yaparken de okurun iştahını kabartmaktan geri kalmıyor.
7. Güneş Ülkesi, Tommaso Campanella, 1623
Avrupa 16. yüzyılın başında, 30 yıl süren köylü ayaklanmalarıyla çalkalandı durdu. 13. ve 14. yüzyılların başkaldırılarını, 15. ve 16. yüzyılların şanlı ayaklanmaları takip etti. Tahtlar yıkılmış, komüncü kentler kurulmuştu; kiliseler yerle bir edilmiş, cephelerde kızıl bayraklar görünmüştü. Ama bu başkaldırıların tamamı kanla bastırıldı. İşte Campanella’nın Güneş Ülkesi, yüzyıllar boyu süren bu ayaklanmaların manifestosudur. “Mutlu bir altın çağ olduysa eskiden/Neden gelmesin ki yeniden?” diyen Campanella’nın en önemli amacı, safsataya boğulmuş kiliseyi dağıtmak ve onun yerine bütün dünyaya egemen olacak kolektif bir düzen kurmaktı.
8. Yeni Atlantis, Francis Bacon, 1627
Bacon’ın 1627 tarihli Yeni Atlantis’i More’un Ütopya’sı ve Campenella’nın Güneş Ülkesi ile birlikte Rönesans’ın en tanınmış ütopyaları arasında yer alır. Bu metin, daha çok edebiyata yakın bir anlatım tekniğiyle düşünürün bilim programını ve gelecekte mümkün olabilecek ideal bir bilim ve teknoloji toplumu tasarımını belgelemektedir.
9. Ada, Aldous Huxley, 1962
Huxley, Ada’da Batı’nın bilimsel-teknolojik üstünlüğüyle Doğu’nun bilgeliğini ustaca kaynaştırırken, özgür ve mutlu bir yaşamın çıkış noktası olarak bu sentezi gösterir. Düşsel ada Pala’da bireyler sınırsız bir düşünce özgürlüğü içinde yaşarlar; yeteneklerini ve yaratıcılıklarını alabildiğine geliştirme şansına sahiptirler. Mutluluk da bu sınırsız özgürlükten kaynaklanır. Savaşların, kişisel ve toplumsal yıkımların, demografik baskının, amansız rekabetin, yeryüzünü çılgınca saran tüketim tutkusunun, yozlaşan insani değerlerin yol açtığı kozmik umutsuzluğun karşısına umudu, barışı ve sevecenliği koyar Huxley Ada’da. Budist Palalılar için asıl amaç, gerçek dünya ile kendileri arasında duyular yoluyla uyumlu bir ilişki kurmaktır. Beş duyunun yarattığı sınırsız algılama biçimleri insanın benliğini aşmasını sağlar.
10. Ekotopya, Ernest Callenbach, 1975
Ernest Callenbach’ın bu romanı, ABD’den ayrılarak kendilerine ‘ekolojik hayat anlayışı’ ekseninde yeni bir bağımsız ülke kuran insanların hayatı anlatılır. Dolayısıyla, kolektif hayalin kolektif gerçeğe dönüşmesini edebiyata taşıyan unutulmaz romanlardan biridir “Ekotopya”. İlk yayınlandığı zaman dünyanın belli başlı ülkelerinde büyük yankılar uyandırmış, bugün küresel ısınmanın doğurduğu kaygıların önceli olacak şekilde, ekolojik bilincin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. Callenbach’ın romanı, yeryüzünün geleceğini dert edinen herkes adına birincil önemde bir kitaptır.